Phaselis Antik Kenti, MÖ 7. yüzyılda, gerek yeşil bir alanda oluşu, gerekse sahil kenarında oluşu nedeniyle Rodoslular tarafından tercih edilmiş ve burada küçük bir koloni kurmuşlar. Daha sonraları kent, deniz ticaretinde önemli bir gelir elde etmeye başlamış. Geçimini denizden sağlayan Phaselis kenti Perslerin Anadolu’ya hakim olmasından sonra Perslerin, İskender’in Persleri yenmesinden sonra İskender’in hakimiyetine girmiş. İskender’in ölümüyle MÖ 197 yılına kadar Mısır tarafından yönetilmiş ve Apameia Barışı diye isimlendirdikleri bir anlaşma gereğince diğer Lykia şehirleri gibi Phaselis de Rodos Krallığı‘na verilmiş. MÖ 160 yılına kadar Rodos egemenliğinde kalan kent, Roma işgalinden sonra Lykia Birliği‘ne girmiş. Ancak kent zamanla önemini yitirmiş, fakirleşmiş ve unutulmuş. Selçuklu döneminde Alanyave Antalya limanlarının önem kazanmasıyla Phaselis kaderine terkedilmiş.
19. yüzyılda Phaselis’in keşfi, İngiliz Kraliyet Donanması adına Küçük Asya’nın güney sahilinin ölçülmesi sırasnda Kaptan F. Beaufort tarafından olmuş. 1811 yılında Phaselis ilk defa keşfedilirken kentin planı çıkarılmış. Sonrasında günümüze kadar bir fiil araştırmalar ve kazılarla günümüzdeki halini almış.
Araçların parkettiği noktada şehre su taşınmasını sağlayan su kemerleri bulunuyor. Koyların birinden diğerine, şehri ikiye ayıran sütunlu caddeden geçiliyor. Caddenin sonunda, Güney Liman tarafında Hadrian Kapısı bulunuyor. Sütunlu caddenin kuzey tarafında agora, Domitian Agorası ve liman agorası bulunuyorken, güney tarafında tiyatro, konutlar ve şehir surları bulunuyor. Tiyatrosu 1500 kişilik, büyük sayılmayacak bir yapısı var.